Leonard Sax’ın “Ebeveynliğin Çöküşü” Kitabı Üzerine Notlar

Yeni bir eğitim-öğretim yılına başlıyoruz. Çocuklarımız için yeni defterlerin, kitapların, çantaların kokusu umutla karışıyor. Sıralara oturduklarında sadece derslerle değil, hayatla ilgili de yeni şeyler öğrenecekler. Biz velilerin ortak dileği ise aynı: Çocuklarımızın sadece başarılı değil, aynı zamanda güçlü, karakter sahibi ve mutlu bireyler olarak yetişmesi.

Ancak son yıllarda sıkça fark ettiğimiz bir gerçek var: Çocuklar giderek daha kırılgan, daha dayanıksız, daha az özdenetimli hale geliyor. Bu durum sadece Türkiye’ye özgü değil; tüm dünyada gözlenen bir eğilim. Amerikalı hekim ve psikolog Leonard Sax, Ebeveynliğin Çöküşü (The Collapse of Parenting) kitabında bu meseleyi kapsamlı biçimde inceliyor. Sax’a göre modern ebeveynlik anlayışında yaşanan kaymalar, çocukların geçmiş kuşaklara kıyasla çok daha fazla sorun yaşamasına yol açıyor.

Sax’ın uyarıları, bizlere şu soruları düşündürüyor: Çocuklarımızı gerçekten hayata hazırlıyor muyuz? Onları koruyayım derken aslında güçsüz mü bırakıyoruz? Onlara sevgi verirken sorumluluk kazandırmayı ihmal mi ediyoruz?

Yeni eğitim yılına girerken, bu soruların cevabını aramak için Sax’ın kitabındaki temel temaları bilimsel araştırmalar ve kişisel gözlemlerle harmanlayarak ele almak istiyorum.

1. Çocuğun Merkezde Olması ve Otoritenin Zayıflaması

Günümüz ailelerinde sıkça gördüğümüz bir tablo var: Çocuklar evin merkezinde. Yemekte ne yenileceğine, tatilde nereye gidileceğine, hangi etkinliğe katılınacağına çoğu zaman çocuk karar veriyor. Hatta bazı veliler okul seçimini bile çocuklarının tercihine bırakıyor. Bu tablo ilk bakışta demokratik ve saygılı bir yaklaşım gibi görünebilir. Fakat Sax’ın altını çizdiği gibi, bu anlayış çocuğun hayata hazırlanmasını değil, hayata karşı savunmasız kalmasını beraberinde getiriyor.

Çocukların her isteğinin anında yerine getirilmesi, onların sabır ve özdenetim geliştirmesini engelliyor. Küçük bir açlık hissetmesine bile fırsat verilmeyen çocuk, ileride en küçük zorlukta bile tahammülsüz oluyor. Araştırmalar, çocukların isteklerinin anında karşılanmasının obezite riskini ve bağımlılık davranışlarını artırdığını gösteriyor.

Daha tehlikelisi, ebeveynlerin “çocuğum beni sevsin” kaygısıyla sınır koymaktan çekinmeleri. Oysa Sax’ın söylediği gibi, ebeveyn otoritesini kaybeden bir ailede çocuk, kısa vadede istediğini elde etse de uzun vadede sevgiyi ve saygıyı kaybeder. Çocuğun size kızması, öfkelenmesi geçicidir; ama sizin ona verdiğiniz rehberlik ve güven kalıcıdır.

Buradaki altın denge şudur: Ebeveyn otoritesi sertlik değil, rehberliktir. Çocuğunuzun hayatında birincil rehber siz olmalısınız. Arkadaşları ona eğlence sunabilir, ama değerleri ve hayat pusulasını ebeveyninden öğrenmelidir.

2. Özdenetim Eksikliği ve Sorumluluk Krizi

Bugün eğitim araştırmalarının ortaya koyduğu en net sonuçlardan biri şu: Hayatta başarıyı belirleyen şey notlar değil, özdenetimdir.

İngiltere’de 1970 doğumlu 17 binden fazla çocuk 38 yaşına kadar izlenmiş. Sonuç çarpıcı: Yüksek IQ’ya sahip ama özdenetimi zayıf bireyler başarısız olurken, düşük IQ’lu ama disiplinli, sabırlı ve sorumluluk sahibi bireyler hayatta çok daha ileriye gitmiş. Benzer bir araştırma Yeni Zelanda’da yapıldı. 3 yaşında ölçülen özdenetim puanları, çocukların 30’lu yaşlarında sağlık durumlarını, finansal başarılarını ve suç kayıtlarını öngörüyordu.

Bunlar bize şunu söylüyor: Çocuğunuzun ileride başarılı ve mutlu olmasını istiyorsanız, ona özdenetim kazandırmanız gerekiyor. Özdenetim doğuştan gelmez; öğrenilir. Üstelik küçük yaşlarda öğrenildiğinde çok daha kalıcıdır.

Somut örnekler:

  • “Sebzeni yemeden tatlı yok” kuralı çocuğa arzularını ertelemeyi öğretir.
  • “Ödev bitmeden oyun yok” disiplini sorumluluk bilinci kazandırır.
  • Küçük görevler (odasını toplamak, tabağını kaldırmak) alışkanlık haline geldiğinde sorumluluk duygusunu besler.

Unutmayalım: Özdenetim, gelecekte çocuğumuzun hem akademik hem mesleki hem de kişisel hayatında en önemli pusula olacaktır.

3. Erdemler Sözle Değil Alışkanlıkla Kazandırılır

Her anne-baba çocuğunun dürüst, yardımsever, çalışkan olmasını ister. Ancak erdemler sadece nasihatle öğrenilmez. Aristoteles’in dediği gibi: “Biz tekrar tekrar yaptığımız şeylerden ibaretiz. Mükemmellik, bir eylem değil, bir alışkanlıktır.”

Sax’ın vurguladığı nokta şu: Çocukların önce erdemin değerine inanıp sonra erdemli davranmasını beklemek yanlış. Tam tersine, çocuk önce erdemli davranışlara yönlendirilir; zamanla bu davranışlar karakterinin bir parçası haline gelir.

Örneğin paylaşmayı öğretmek için uzun uzun konuşmak yerine, çocuğun kardeşiyle ya da arkadaşıyla eşyalarını paylaşmasını sağlamak çok daha etkili. Empati kazandırmak için “Sen olsaydın ne hissederdin?” sorusu kıymetli ama yetersizdir. Çocuğun bizzat farklı hayat şartlarını deneyimlemesi, empatiyi kalıcı kılar.

Burada en kritik nokta, ebeveynin örnek olmasıdır. Çocuğunuza dürüst olmayı öğütlerken siz küçük yalanlar söylerseniz, verdiğiniz mesaj boşa çıkar. Çocuklar sözümüzden çok davranışımızı taklit eder.

4. Aile Bağlarının Önemi ve Koşulsuz Sevgi

Çocuğun en güvenli bağı, ailesiyle kurduğu bağdır. Ancak modern dünyada çocukların bağlılığı giderek akranlarına kayıyor. Bu da onları olgunlaşmamış akran kültürünün etkisine açık hale getiriyor.

Kanadalı psikolog Gordon Neufeld, günümüz çocuklarının “birbirleri tarafından büyütüldüğünü” söylüyor. Çocuklar değerleri, tutumları, tavırları ebeveynlerinden değil, akranlarından öğreniyor. Bunun sonucu ise Sax’ın ifadesiyle “saygısızlık kültürü.”

Oysa aile bağları güçlü olduğunda çocuk daha dirençli, daha güvenli ve daha mutlu oluyor. Araştırmalar, aileleriyle sık sık akşam yemeği yiyen gençlerin depresyon, kaygı ve riskli davranışlardan daha uzak olduğunu gösteriyor.

Aile bağlarını güçlendirmenin yolu basittir ama süreklilik ister:

  • Ortak yemekler
  • Hafta sonu yürüyüşleri
  • Tatil ve seyahatler
  • Küçük aile ritüelleri

Çocuğunuzun ilk bağlılığı ailesine olursa, dış dünyadaki hayal kırıklıklarına karşı çok daha güçlü olacaktır.

5. Sınır Koymanın Gerekliliği

Sınır koymak, çocuğa “hayır” diyebilmek, ebeveynliğin en zor ama en gerekli görevlerinden biridir. Günümüzde birçok ebeveyn çocuğuyla pazarlık yapmayı tercih ediyor: “Sence artık eve gitsek mi?” Oysa küçük bir çocuğun ihtiyacı olan şey netliktir. “Artık eve gitme zamanı” gibi kararlı ifadeler, çocuğun güven duygusunu artırır.

Sax’ın dikkat çektiği bir diğer nokta uyku düzeni. Eskiden ebeveynler yatma saati konusunda netti. Bugün birçok çocuk geç saatlere kadar ekran başında kalıyor. Otoritenin kaybı, sağlıklı alışkanlıkların kaybını da getiriyor.

Sınırlar, çocuğu kısıtlamak için değil, onu korumak için konur. Saygısız davranışın sonuçları net olmalı, kurallar sevgiyle ama tutarlılıkla uygulanmalıdır. Çocuklar her ne kadar şikayet etseler de, derinde sınırları olan ebeveynlere daha çok güvenir ve saygı duyarlar.

6. Dijital Bağımlılık ve Gerçek Dünya

Ebeveynlerin en büyük sınavlarından biri de dijital bağımlılık. Çocuklar saatlerce telefon, tablet, bilgisayar başında. Araştırmalar, günde 7 saat ekran karşısında vakit geçiren gençlerin kaygı ve depresyon belirtileri gösterme olasılığının iki kat arttığını ortaya koyuyor.

Üstelik ekranlar uyku düzenini bozuyor, dikkat süresini kısaltıyor ve çocukları sosyal ilişkilerden uzaklaştırıyor. Çocuğun odasında televizyon veya telefon bulundurmak, onun uyku kalitesini ve akademik başarısını doğrudan olumsuz etkiliyor.

Ebeveynlere düşen görev net:

  • Yaşa uygun ekran süreleri belirlemek
  • Cihazları yatak odasından uzak tutmak
  • Yemek masasında telefonları yasaklamak
  • Dijital detoks günleri planlamak

En önemlisi de, ekranın yerini alacak gerçek dünya deneyimleri sunmak: Spor, sanat, doğa yürüyüşleri, aile oyunları… Çocuk, gerçek ilişkilerden tat almayı öğrenirse ekrana mahkûm olmaz.

7. Kültür ve Değerler: Moderniteye Karşı Erdemler

Popüler kültür çocuklara sürekli yanlış mesajlar veriyor. Dizilerde, çizgi filmlerde ebeveynler genellikle saf, komik ya da etkisiz karakterler olarak resmediliyor. Çocuklar ise her şeyi bilen, akıllı tipler. Bu tablo, çocuklara “ebeveynlerini dinleme, onlar anlamaz” mesajı aşılıyor.

Sax, bu durumun “saygısızlık kültürü” oluşturduğunu söylüyor. Ayrıca günümüzde özgüven pompalama anlayışı da yanlış bir yere evrildi. Çocuklara sürekli “Harikasın, eşsizsin” denmesi, onların gerçek hayatta hayal kırıklığı yaşamasına yol açıyor.

Unutulan erdemlerden biri de tevazu. Eskiden pek çok kültürde alçakgönüllülük yüce bir değerdi. Bugün ise geri planda kaldı. Oysa çocuklarımızı gerçek hayata hazırlamanın yolu onlara şükran duymayı, mütevazı olmayı öğretmekten geçiyor.

8. Ebeveyn-Çocuk Rol Kayması

Modern ebeveynlikte sıkça görülen bir başka hata da ebeveynin çocukla arkadaş olmaya çalışması. Oysa çocukların arkadaşları zaten var. Onların ihtiyaç duyduğu şey, kendilerine rehberlik edecek, sınır koyacak bir ebeveyndir.

Çocuğunuz sizi arkadaş gibi görebilir ama önce ebeveyniniz. Otorite boşluğunu siz doldurmazsanız, akranlar doldurur. Bu da çocuğun değerleri yanlış kaynaklardan öğrenmesine sebep olur.

Çocuğunuza sevgi dolu ama kararlı bir ebeveyn olun. Popüler olmaya değil, saygı duyulan bir rehber olmaya odaklanın.

9. Eğitimde Karakterin Önceliği

Notlar, sınavlar, başarılar… Elbette önemli. Ama Sax’ın işaret ettiği gibi, hayat başarısını belirleyen asıl unsur karakterdir.

Araştırmalar, sorumluluk duygusunun mutluluk, sağlık ve yaşam doyumunu en güçlü şekilde öngördüğünü gösteriyor. Yüksek notlar bir çocuğun ileride iyi bir insan olacağının garantisi değildir. Ancak dürüst, çalışkan, sorumluluk sahibi bir çocuk, hangi mesleği yaparsa yapsın hayatta daha mutlu olur.

Okullar çoğunlukla akademik başarıya odaklansa da, karakter eğitiminin sorumluluğu anne-babalara düşüyor. Evde dürüstlük, saygı, özdenetim, sorumluluk gibi değerleri öncelikli hale getirmek, çocuğun en büyük kazanımıdır.

Sonuç: Ebeveynlikte Yeni Bir Başlangıç

Yeni eğitim yılı sadece çocuklarımız için değil, biz veliler için de yeni bir başlangıçtır. Leonard Sax’ın Ebeveynliğin Çöküşü kitabı bize şunu hatırlatıyor: Çocuğumuzu sevmek, onun her dediğini yapmak değil; onu hayata hazırlamaktır.

Bu yıl kendimize şu hedefleri koyalım:

  • Çocuğumuzla bağımızı güçlendirmek
  • Özdenetim kazandırmak
  • Erdemleri alışkanlık haline getirmek
  • Dijital dünyada sınırlar koymak
  • Kültürümüzde saygı ve tevazuyu yeniden inşa etmek

Unutmayalım, çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras servet değil, iyi bir terbiye ve güçlü bir karakterdir.

Hepimize sabır, feraset ve gayret diliyorum. Yeni eğitim yılı hayırlı, verimli ve bereketli olsun.

İDRİS TOPÇUOĞLU

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir