“Doğadaki çocuk soyu tehlike altında olan bir türdür ve çocukların sağlığı ile yeryüzünün sağlığı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.” Geçenlerde başka bir şeyler üzerine araştırma yaparken bir internet sitesinde denk geldiğim R. LOUV’un bu sözü aslında çok iyi bildiğim bir dengeyi yeniden hatırlatmıştı bana. Çocuğa ve çocukluğa olan ihtiyacı bir kez daha fark etmemi sağlamıştı.

Mükemmel anne, kusursuz baba, ideal öğretmen olabilme gayesi yahut egosu ile çocuklarımızı, çocuk olmaktan çıkarttığımızı göremiyoruz. Onları istemedikleri bir dolu görevi yerine getirmeye zorluyoruz sözde iyi niyetlerimizle. Sözde diyorum diye kızıyorsunuz biliyorum ama sözde diyorum yine de. Çünkü işin özünde bir dolu direktifle, başarma zorunluluğu üzerine ve ölçülebilen kıymetler pahasına; çocuksu düşünmeyi, cesur fikirleri, çılgın tasarımları, özgürlüğü ve en önemlisi de iyimser yaklaşımı gözden çıkarıyoruz. Ne yazık ki çocuklarımız kendilerini, yalnızca istenilen hedeflere ulaştıklarında yani beklentiyi karşıladıklarında; huzurlu, tamamlanmış, sakin, mutlu ve en acısı da sevilmeye değer buluyorlar. Ama tabii, bizler bunları o iyi niyetlerimizle, her şey onlar için daha iyi olsun diye yapıyoruz. Oysa Pam LEO’nun da dediği gibi: “Çocuklara kendilerini daha kötü hissettirerek daha iyi davranmalarını bekleyemezsiniz. Çocuklar ancak daha iyi hissettiklerinde daha iyi davranırlar.”

Bırakalım da arada bir  başarısız ancak mutlu olsunlar. İleride başarılı olabilmeleri için henüz gençken başarısız olmalarına anlayış gösterelim. Onları yarıştırıp, kıyaslayıp durmayı bırakalım. Çünkü çocuklar diğerlerinden daha iyi olmak için değil, kendileri için, merak ettikleri için öğrenmelidirler. Güvenelim. İnanın onlar neye hazır olup olmadıklarını biz yetişkinlerden daha iyi bilirler. Bırakalım kendileri yapsınlar, yanılsınlar, düşsünler, kalksınlar ama bu onların kendi deneyimleri olsun. Kessinler, çizsinler, yazsınlar, bulsunlar…Aksi halde öğrendikleri tek şey tüm bunları onlardan daha iyi yaptığımız olur. İyi güzel diyorsun da Beyza Hocam, ya “gerçek dünya” ve skorlar diyenlere ise bu kez ben değil Albert Einstein cevap versin: “ Değerli olan her şey ölçülemez, ölçülebilen her şey değerli değildir.”

Peki, çocuğunuzun gelecekte nasıl bir birey olacağı kaygısını yaşarken, aslında onun zaten bir birey olduğu gerçeğini kaçırıyorsunuz desem. Kusursuz anne, baba ya da öğretmen olmanın bir yolu yoktur ama iyi bir anne, baba ya da öğretmen olmanın sayısız yolu vardır desem. Ya da Marıa MONTESSORI gibi “Bir insan ancak dolu dolu çocuk olduğunda, dengeli bir yetişkine dönüşür.” desem. Şüphesiz bana katılacaksınız. O halde çocuklarımıza çocukluklarını geri verelim. Çünkü mutlu geçen bir çocukluk, iyi bir insan olmanın en mühim şartıdır.

Son olarak Sevgili Meslektaşlarım,

Gelin sizlerin şuan başka bir şeyleri araştırırken denk geldiğiniz bu yazı ile Ali KOÇ’un şu cümlesini beraberce yeniden düşünelim: “Dünyayı değiştirecek çocuk sizin sınıfınızda oturuyor olabilir.”

BEYZA BURSA

ACIBADEM OKULLARI TÜRKÇE ÖĞRETMENİ