Uzaktan eğitim gelişen teknoloji imkanlarıyla beraber uzun zamandır eğitim dünyasının gündeminde olan bir konu. Üzerine çokça yazıldı; sempozyumlar, fuarlar ve çeşitli çalışmalar düzenlendi. Fakat tüm bu çalışmalar uzak bir geleceği öngörürken, uzaktan eğitime “mecbur” olduğumuz bir döneme ansızın girmiş olduk. Biz de yaşananları anlamlandırabilmek ve konunun geleceğini üzerine düşünmek için Acıbadem Okulları Genel Müdürü İdris Topçuoğlu ile süreci ve öğrenci-öğretmen-aile üçgenini konuştuk.

Konuşan: Selim Tiryakiol

Hocam, malum salgınla birlikte dünyada en çok konuşulan konulardan bir tanesi de uzaktan eğitim. Siz de eğitimin merkezindesiniz. Eğitim kurumlarında hizmet ediyorsunuz. Öncelikle şunu sormak istiyorum: Salgınla birlikte geçtiğimiz uzaktan eğitim sürecine nasıl adapte oldunuz, neler yaşadınız?

Doğrusu korona ile ilgili tedbirler almaya başladığımız ilk günlerde bu kadar uzun süreli bir ara vereceğimizi ön görmüyorduk. Milli Eğitim Bakanımızın ilk açıklamaları ardından okulumuzda kriz masamızı oluşturduk. Bu kriz yönetimi açısından da bize büyük bir tecrübe kazandırdı. Çünkü bu ölçekte bir olay Türkiye ve dünya tarihinde sık rastlanılır türden değil. Biz de hızlı bir şekilde adapte olmak için çaba gösterdik.

Türkiye’de halihazırda açık öğretim fakültelerinde ve bazı üniversitelerde uzaktan eğitim yapılıyordu. Fakat K12 (ilköğretim, ortaöğretim, lise) düzeyinde uzaktan eğitim ülkemizde söz konusu değildi yada çok lokal uygulamalar bulunmaktaydı. Korona sebebiyle olmasa bile önümüzdeki on yıl içerisinde pek çok okulun uzaktan eğitim imkanlarını programlarına entegre etmesi gibi bir durum söz konusuydu. Koronavirüs vasıtasıyla bu tarih erkene çekilmiş oldu. Biz de tüm Türkiye gibi, okulumuzla birlikte uzaktan eğitim sistemine entegre olduk. En hızlı ve kaliteli hangi araçlardan faydalanabiliriz sorusuna cevap aramak adına strateji oluşturduk. Bu stratejinin birinci ayağı teknik donanımın sağlanması oldu. İkinci olarak bu teknik donanımda hangi eğitimin nasıl verileceği sürecinin ciddi şekilde kurgulanması. Ve son olarak ise aydınlatma dediğimiz süreçti. Yani atacağımız her adımda veli, öğrenci ve öğretmenlerimizin bilgilendirilmesi ayağı. Bu üç ayağı senkronize edersek süreci çok iyi yönetebileceğimizi düşündük.

Sürecin başladığı ilk günlerde 3-4 farklı uzaktan eğitim hizmeti sağlayan firmanın yöneticileriyle toplantı yaparak hangi aracı kullanacağımıza hızlı şekilde karar verebildik. Öğretmenlerimiz de bu sürecin kahramanlarıydı. Çok büyük bir yükün altına girdiler. Öğretmenlerin uzaktan öğretimde tecrübesi yoktu tabi. Bu noktada hemen hemen tüm öğretmenler eşit noktadaydı. Öğretmenlerimize çok hızlı bir şekilde, bilgisayar temin etmeden, gerekli programların kurulumu ve kullanımının öğretilmesine kadar her türlü teknik desteği sağladık. Tüm bu adımlar sayesinde Uzaktan eğitimin başladığı ilk günden itibaren başarılı bir şekilde entegre olduk ve güzel geri dönüşler aldık. Bu da bizi mutlu etti.

Sizin de bahsettiğiniz gibi öğretmen ve veli öğretimin önemli paydaşları. Öğretmenlerin rolü uzaktan eğitim sürecinde nasıl olacak? Önümüzdeki yıllar için, yeni nesil öğretmenlerimizi nasıl bir hedefe doğru yetiştirmeliyiz?

Öğretmen her zaman olduğu gibi uzaktan eğitimde de önemli bir konuma sahip. Zaman zaman teknolojinin yada robotların öğretmenin yerini alacağı gibi senaryolar dile getirilse de Bu senaryolar, yakın vadede söz konusu olacak gibi görünmüyor. Öğretmenin rolü uzun bir süre daha vazgeçilmez olacak. Fakat bu rolün niteliği gittikçe değişecek. Öğretmen bizim lise yada ortaokul yıllarımızda olduğu gibi bilginin tek kaynağı olma rolünü kaybedecek. Bunun yerine bilgiye ulaşılması ve bilginin kullanılması noktasında rehberlik yapan kişi rolüne bürünecek. Zaten bunun işaretlerini de görüyoruz, öğrencilerin evlerinde rahatlıkla ulaşabilecekleri pek çok online ders platformu var ve gerçekten çok nitelikli platformlar bunlar. Artık bilgi her yerde ve öğrenme her zaman mümkün. Fakat çok değil 20-30 yıl kadar önce bilgi okulda, öğretmende ve kitaplarda idi. Öğrenme süreci da büyük çoğunlukla okulda ve sınıfta gerçekleşen bir süreçti. Bu durum şuan bambaşka bir hal aldı. Onun için bundan sonraki süreçte okulların ve öğretmenlerin Blended Learning(Karma Öğrenme) diye adlandırılan sisteme hızla ayak uydurması gerekecek. Yani öğrenme faaliyetinin bir kısmı yüz yüze bir kısmı ise bir eğitim teknolojisi vasıtası ile bireysel öğrenme şeklinde gerçekleşecek. Böylece teknolojinin eğitimin içerisinde daha nitelikli yer aldığı bir süreç ile karşı karşıya olacağız. Bunu başarabilen yapılar, okullar, öğretmenler daha verimli bir öğrenme imkanı sunmuş olacaklar. Böyle bir öğrenme düzeninde çocuklar okullarda beceri gelişimine yönelik çalışmalara daha fazla vakit ayırabilecekler. Yaparak yaşayarak öğrenme kısmına gereken vakit ayrılamıyordu şayet teknolojiden bahsettiğimiz şekilde yararlanılırsa okullarda atölyelere, proje çalışmalarına yani öğrencilerin üretebilecekleri, tasarlayabilecekleri işler yapabilmelerine gerekli fırsatlar sağlanmış olacak. Bu tür çalışmalarda çocuklar liderlik, takım çalışması, problem çözme, eleştirel düşünme, sunum becerileri gibi kendilerine 21. Yüzyılda çok çok daha fazla lazım olacak becerilerini, saha uygulamalarıyla geliştirme imkanı bulacaklar. Bu çok önemli. Çünkü artık tüm dünya, daha çok bilen tiplerden ziyade becerileri daha iyi gelişmiş insanları arıyor.

İşte böyle bir süreçte eğitimciler için hayat boyu öğrenme kavramı çok daha fazla gündeme yerleşmiş olacak. Değişim o kadar hızlı ve o kadar yeni bilgilerle sürekli muhatap oluyoruz ki Dünyada üretilen veriye baktığımızda bir yıl öncesi ile bir yıl sonrası arasındaki veri farkının 10 yıllarla ifade edilen miktarda olduğu söyleniliyor. Bu durumda yeniliklere ayak uydurabilen, onlara çabuk adapte olan ve bu anlamda sürekli bir öğrenme çabası olan öğretmenler daha makbul kişiler olacak ve aranan insan olmaya devam edecekler.

Olayın bir de veliler ile ilgili boyutu var. Velilerle iletişim ve velilerin sürece dahil edilmesi nasıl olmalı? Bu konudaki tecrübelerinizi aktarabilir misiniz?

Uzaktan eğitim sürecinin kahramanlarından biri de aileler şüphesiz. Velilerimizin, bu konudaki gayretlerini takdirle izliyorum. Adeta bir öğretmen gibi oldular. Öğrencilerinin öğrenme süreçlerini daha yakından gözlemlemeye başladılar. Uzaktan dersler sayesinde artık derslere girip orda neler olup bittiğini rahatlıkla görebiliyorlar. Bence bu süreçte aileler çocuklarını daha iyi tanıdılar. Çocuklarının aldığı eğitimleri çok daha iyi gördüler. Mesela ben kendi okulumda bunun örneklerine şahit oluyorum. Çocuklarının öğrenme alışkanlıklarını da çok iyi gözlemleyebiliyorlar.

Burada ailelerden birinci derecede beklentimiz, çocuklarımızın öğrenme sürecinden, öğretmenlerinden ve arkadaşlarından kopmamasını sağlamayı hedefleyerek hareket etmeleridir. Bunu sağlamak içinde çocuklara duygusal destek vermeleri ve onları bu sürece motive etmeleri öncelikli konumuzdur. Evde bir program oluşması ve bu program çerçevesinde rutinlere sahip olunması çok önemli. Kahvaltısını yapmış bir şekilde belli saatlerde ders programının başına oturuyor olmak başlı başına önem arz ediyor. Bunun için de akşam vakitli yatılarak yeterli uykunun alınması, sağlıklı beslenmenin öncelenmesine gayret edilmesi gerekiyor. Çocuğun çalışma ortamının dikkat dağıtıcı şeylerden uzak olması, çocuğa ev içerisinde oluşturulacak alternatif bir ortamda eğlence/teneffüs etkinliklerini yapmasının sağlanmasının olumlu katkıları olacaktır. Çocuğumuza bu sürecin geçici olduğu ve tüm okulu ve arkadaşları olarak aynı şekilde eğitime devam ettiğinin sık olmamak kaydıyla hatırlatılması onları motive etmeye katkı sağlayacaktır.

Ailelere düşen bir başka önemli görev ise çocukların, duygusal ve sosyal gelişimi ile ilgili bir planlamanın içerisinde olmaktır. Çocuklarımızın eğitimleri, dersleri devam ediyor evet ama arkadaşlarıyla oynadığı oyunlardan, etkinliklerden mahrumlar. Ailelerin çocuklarıyla nitelikli zaman geçirme noktasında ekstra çaba göstermesine ihtiyaç olduğu bir dönemdeyiz. Onlarla oynayacakları ev içi oyunları zenginleştirmeleri gerekiyor. Evde egzersiz yapmalarına zemin hazırlanmalı, arkadaşları ile aile büyükleri ile görüntülü görüşmeler yapacak ortamlar hazırlanarak sosyal duygusal gelime olabildiğince katkı sağlanmalıdır. Bu sürecin ev ortamında fırsata dönüştürülmesi ve hep bu dil kullanılarak evde gündemler oluşturulmasına gayret etmemiz gerekiyor. Mesela biz kendi ailemizde takip etmek isteyip takip edemediğimiz radyo programlarını arşivlerden bulup dinliyoruz, çok da faydalı oluyor. Yine bazı ailelerin geniş aileleri ile haftada bir gün görüntülü buluşma rutini belirlediklerini görüyorum. Bu gibi farklı etkinlikler çocukların süreci daha huzurlu atlatmalarını sağlıyor.

Ayrıca şunu da unutmayalım, çocuklarımıza en önemli katkıyı onlara rol model olmak sureti ile yapabiliriz, kendimiz evde bir rutine sahip isek uyku alışkanlığımızdan teknoloji kullanımımıza ve ev içi yaptığımız etkinliklere kadar bir örneklik teşkil edebiliyorsak bunun çocuklarımıza çok olumlu yansımaları olacaktır. Bu sürecin geçici olduğunun, hem eğitim, hem bedensel, hem ruhsal gelişim açısından fırsat barındırdığının kabul edilip bununla ilgili pozitif bir dilin kullanıldığı ve buna uygun davranışların sergilendiği bir aile de bu zaman dilimleri çok daha verimli bir şekilde değerlendirilebilecektir.

Bu sürecin en önemli kazanımlarından birisi de aile fotoğrafımızın farkına varmak oldu. Çocuklarımızın bu fotoğrafla bütünleşmesini daha iyi sağlıyoruz. Çünkü eskiden ailemizle bu kadar bir arada olamıyorduk. Velilerin, verilen tavsiyeler çerçevesinde çocuklarını iyi yönlendirip, duygusal bütünlüklerini koruyarak evde iyi bir ortam sağlamaları mühim.

İDRİS TOPÇUOĞLU
ACIBADEM OKULLARI GENEL MÜDÜRÜ